20 Kasım 2010 Cumartesi

Şizofrenik Röportaj

Tanrı: Tanrı'ya inanırım. Benim inancıma göre O, biz çocukken bizi parklara götüren anne babalarımız gibi. Oyunlar oynamamıza, keşfetmemize ve en önemlisi hata yapmamıza izin verir ama aynı zamanda bizi korumak için hep oradadır, yalnız biz fark etmeyelim diye hep uzaktadır.

Şiir: İçgüdülerim de diyebilirim. Zorlama olarak da yazdığım oldu ama asıl olarak şiir bir anda ve düşünmeden, yok hayır yanlış oldu, kurgulamadan parmaklarımın ucundan dökülen kelimeler topluluğudur. Şiirlerim için kafa yormam, dönüp de bir daha bakmam, düzeltmem. Kafamda var olan şeyi kusmak; işte benim şiirle yaptığım şey bu. Bazıları bunu sanat olarak görüyor, ki doğrudur, ama ben şiiri sanat olarak hayal edemiyorum, belki de çok sıradanlaştırdığım içindir. Bazısı da beni yetenekli buluyor, oysa tüm yaptığım günlük kelimeleri artistik görünecek bir biçimde tekrar dizmek.

Aşk: Şıpsevdi bir adamım. Bir kadına çok kolay aşık olabilir, kendimi delicesine aşık olduğuma rahatlıkla inandırabilir, sonra da hayatıma soktuğum hızla o kadını çıkartabilirim. Aynı zamanda tembelim. Risk almaya, yaklaşmaya çok defa üşendiğimi bilirim. hiç kalp kırdım mı bilmiyorum, benim kalbimse kırılmadı, yok hayır, yanlış anlamayın, çok duygusuz veya çok özgüvenli olduğum için değil, öyle bir olay yaşamadığım için. Amacım doğru kadını bulmak ya da hayatımın aşkıyla karşılaşmak değil, sadece beni peşinde koşturabilecek kadını bekliyorum.

Müzik: Bazen kendimi anlattığım, bazen ruhuma rehber seçtiğim, bazen o anı yaşatmasını istediğim, bazense sadece kulağımı oyalattığım düzenli sesler. Müzik olmayan bir hayatı düşünmek çok zor geliyor, cidden.

Son: Bildiğin son, bitti, daha söyleyecek sözüm yok, bu kadar.

6 Kasım 2010 Cumartesi

Totaliter Rejim İnsanı

Minik bir kuş kafeste
Bir demir çubuk üstünde duruyor
Öylesine kabullenmiş ki orayı
Uçmak aklından bile geçmiyor