14 Ekim 2011 Cuma

Yorgunluk Üzerine

Bakın, size kendim hakkımda çok basit bir şey anlatacağım. Kendi kendinize anlamanızı zaten beklemiyorum, kendim lafla anlatmak istesem beni dinlemiyorsunuz ya da kendi görüşünüze o kadar inanıyorsunuz ki, benim görüşümü duyar duymaz çöpe atıyorsunuz. Bir de yazarak şansımı denemek istiyorum.

Size kendim hakkımda çok basit bir şey anlatacağım demiştim. Hayatımı onlarca parçaya bölmüş durumdayım. Devletin bana ve bu ülkenin tüm gençlerine koyduğu zorunluluk dolayısıyla okula gidiyorum. İstediğim üniversiteye girebilmeme yardımcı olsun diye dershaneye gidiyorum. Hayatıma bir anlam kazandırdığı için sutopu oynuyorum. Aynı zamanda ben de insanım, arada bir gezip eğleniyorum. Ailemle de vakit geçiriyorum. Ödevlerim, derslerim, antrenmanlarım, buluşmalarım, maçlarım oluyor, bazen yemeğe, sinemaya, içmeye falan gidiyorum. Arada ihtiyacım oluyor tabii, uyuyorum ve dinleniyorum. Bu sebeplerden dolayı da her yere yetişemiyorum. Bazen dershanedeki ek derslere gitmiyorum, bazen arkadaşlarımla buluşacakken iptal ediyorum ya da nadiren antrenmanlara gitmiyorum. Bir yere gitmiyorsam, bir iş yapmıyorsam, ders çalışmıyorsam, antrenmanları kırıyorsam, yapacak daha iyi bir işim olduğundan değil, gücüm kalmadığından. Ve bu zamanlarda beni aramaya kalktığınızda, neredesin diye sorduğunuzda, hatta sizinle olmadığım için bana kızdığınızda, yemin ediyorum hepinizi siktir etmek istiyorum. Bu kadar da açık konuşuyorum.

Anlamadığınızı biliyorum. Yarın gene bir antrenmanı kıracak olsam, telefonum deli gibi çalacak, derse gitmesem dershanedeki hocam bık bık konuşacak, okula gitmek istemesem bile tıpış tıpış okula gideceğim, arkadaşımla buluşmaktan vazgeçsem, günlerce atacağı bozuğu çekmek zorunda kalacağım, vesaire, vesaire...

En azından duvara konuşmama izin verdiğiniz için teşekkür ederim.