26 Mayıs 2020 Salı

Sosyoekonomik Fikirlerim

İlginç bir yönde ilerliyoruz.

Kapsamlı bir iddia bu söylediğim. Bireysel olarak, toplumsal olarak, iktisadi olarak, siyasi olarak, sosyokültürel olarak, zart olarak zurt olarak ilginç bir yönde ilerliyoruz. Gecenin bir köründe tinercinin biri tarafından soyulmuş gibi bir haldeyiz zaten dünya olarak; öyle bir şaşkınlık, öyle bir ne yapacağını bilememezlik. Dolayısıyla ne yapacağımızı bilmiyoruz ve dolayısıyla saçmalıyoruz. Yarın geçmeyecek bu kriz halimiz, bu yüzden bir süre daha böyle karambole yaşamaya devam edeceğiz.

BUGÜNÜ VE YARINI (ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA, AY VEYA YIL DEĞİL HAKİKATEN YARINI) KURTARMAMIZ GEREKİYOR zihniyetindeyiz. Mecburen bu zihniyetteyiz. Ama bugünlerin acısı uzun vadede çıkacak. Belki iktisaden değil ama sosyolojik olarak ve hatta psikolojik olarak.

Bu arada, ben kahin değilim. Mutlak doğruyu iddia etmiyorum. Zekama güvenerek bir takım iddialarda bulunuyorum. Haksız çıkabilirim. Beni tanıyanlar iyi bilir, iddialı, kendimden çok emin konuştuğum zamanlar sıklıkla haksız çıkarım.

Yazılarımın mazisine bakanlar, bir sarkaç gibi hareket ettiğimi görür. Bir dönem toplumsal, bir dönem bireysel konuşurum. Bir temelim olmakla beraber, sıkı sıkıya sarıldığım bir görüşüm yoktur. Şimdiki halim, bunu planlamamakla beraber, daha toplumsal bir görüşte duruyor. Ve bu toplumsal bakış açısıyla, dilimin ucunda şu sözler birikiyor; düşüyoruz. Aşağıya düştükçe düşüyoruz. Düşüyoruz diye Türk halkından, Türkiye devletinden söz ediyorum. Tüm dünya adına ilginç bir yönde ilerliyoruz dedim az önce, daha da fazlasını söyleyemem. Benim baktığım yerden; yanlış adımlarla, saçma inatlarla, hayal satışıyla, gerçeklikten uzaklaşmayla kötüye doğru ısrarla ilerliyoruz. Biz, Türkler, yanlış adımlarla daha sorunlu bir geleceğe ilerliyoruz. Ama bu benim görüşüm. Ciğerlerinizi doldura doldura HAASSİKTİR LAN diyebilirsiniz, hakkınızdır. Hakkınızdır derken, fikir özgürlüğünüzdür.

Şu an toplumsal olayları ve gelişmeleri ciddi anlamda önemsiyorum; zira bu salgın sorunu bizim, hepimizin geleceğini çok ciddi anlamda etkiliyor. İki aydan biraz daha uzun süredir evimizdeyiz; ancak bu sürecin faturası iki ayın çok ötesinde. Mesela; bu salgın sebebiyle donakalan ekonomik eylemlerin geri dönüşü; hem vakit alacak hem de kayıplarımızı karşılamaya yetmeyecek. Somut bir örnekle açıklayayım; yaşıtım, akranım kardeşlerim; şu an çalıştığımız işlerde aldığımız maaşlarımızla bağımsız bir hayat süremiyoruz ya, otuzlarımıza geldiğimizde de bağımsız bir hayat süremeyeceğiz. Neden; çünkü yöneticilerimiz yanlış adım üstüne yanlış adım atıyorlar.

Tekrar edeyim; bunlar benim kişisel fikir ve tahminlerim. Üç sene sonra; NE DİYORDUN YARRAĞAM SEN diye karşıma çıkabilirsiniz. Bir cihan fatihi olmuş Türkiye'nin vatandaşları olabiliriz. O kadarını ben bilemem. Ben şimdiyi yorumluyorum. İnşallah hatalı çıkarım.