5 Şubat 2023 Pazar

Tavuk Ve Viskinin Tepkimesi

Yine kar yağıyor ve yine buraya yazıyorum; kar yağışının üzerimde yaratıcı bir etkisi var. Yakıt olarak tavuk ve viski kullanıyorum bu gece ve ham petrol kullansam belki daha iyi. Ama elimde bu var. Bununla idare etmek durumundayız. Sen, ben, hepimiz. İnsanoğlu elinde olanı kullanarak hedeflerine ulaşmak zorunda. Bu cümlenin ardında koca bir bilim dalı yatıyor ve ben bu bilim dalının eğitimini aldım. Amaçlarla, düşlerle, hırsla imkanlar ve yetiler arasındaki dengesizlik bizi çileden çıkaran unsur zaten. Çok çeşitli örneklerini uzaktan gördüm, yakından gördüm, tanıdım, dost oldum, sevdim. Bizzat kendim çileden çıktım. İnsan olma tecrübesinin bir parçası olarak bu çileyi hepimiz çektik.

İnsanın kendini riske atması, farklılıklara açık olması, bilinmeze karşı cesaret sahibi olması aklıyla ne kadar barışık olduğuyla doğru orantılı. Duygularıyla değil, geçmişiyle değil, ilkeleriyle değil; aklıyla.

Esler arasında bağlantı aramayın. Bölük pörçük bir dünyanın içerisinde, kurgusu olmayan bir düzenin akışında insanın bütünlük sahibi olması pek mümkün değil. Omurgalı olmak, tükürdüğünü yalamamak, geri vites yapmamak; bunları geniş zamana yaymak pek olası değil. Kazanacağın ve kaybedeceğin kavgaları iyi seçmek önemli. Tüm dünya bir yere varamayacak adımlarla ilerliyor; hep beraber sağduyuyu ve mantığı siktir ettik. Hayat dediğimiz ağaçtan erişebildiğimiz kadar çok meyve koparmaya çalışıyoruz. Altı milyar mı, sekiz milyar mı, kaç kişiysek kaç kişiyiz işte; herkese yetecek kadar meyve yok ve bu sebepten ötürü birilerimiz mahrum kalacak. O mahrumiyet üzüntü yaratacak, umutsuzluk yaratacak, öfke yaratacak. Şimdi bağ kurabiliyor musunuz?

Kişinin kendisi olması nasıl oluyor? Açıklama yapmamı beklemeyin. Düşünün sadece. Düşüncelerinizi açıklayabileceğinize güveniyorsanız bana açıklamayın ama, ilgilenmiyorum. Başkalarıyla ilgilenen bir insan izlenimi bırakıyor muyum buraya yazdığım bunca cümlenin ardından? Allah korusun.

Yine de size sesleniyorum değil mi? Diyorum size, darmadağınız. Tutmuyoruz.

Sanırım sanat huzur bulmak için, teselli bulmak için, yanıt bulmak için. İkna olmak için. Çünkü bazen ölmemekten fazlasına ihtiyaç duyuyoruz. Böyle anlarda aradığımız şey günlük hayatta, sıradanda olmuyor. Sanat burada dahil oluyor.

Viski bana burada yardımcı oluyor. Alkol bütünlüklü kalma içgüdüsünü baskılıyor. Alkol sevmeyenlerde bütünlüklü kalma ihtiyacı ya da bütünlüklü kalmadan alınan zevk yüksek oluyor. Ben bütün kalırken çok yoruluyorum. Dağılmak beni dinlendiriyor. Sanırım bokla barışığım. İnsanın aklıyla barışık olmasını övdükten hemen sonra bokla barışık olduğunu ifade etmek çok ikna edici değil, kabul. Ama barışık olma hali çok da mantığa dayandırılmaya ihtiyaç duyan bir hal değil.

Kendi garip ve tembel yöntemimle terazimi dengelemeye çalışıyorum. İhtiyaçlarla istekleri dengelemeye çalışıyorum. Benle sizi dengelemeye çalışıyorum. İyiyle korkuncu dengelemeye çalışıyorum. Başarılı olduğuma inanıyorum ama bana karşı çıkacak insanları da tanıyorum.

Normalde keyif aldığım şeylerden sıkıldığım oluyor ama sıkılmayı sevmiyorum.

Hikayeleriz hepimiz. Dedikodularız. Kendi hayatlarımızı büyük ve dramatik zannediyoruz, ama barut gibi, yandıktan sonra geriye bir şey bırakmıyoruz. Bir arkadaşımızın geçirdiği eğlenceli ya da boktan bir günüz, babaannemizin gururu ya da utancıyız, bir hemşirenin gördüğü en kötü vakayız, bir şoförün o günkü kavgasıyız, vesaire vesaire. Özgüvenli biri olsam da varlığımıza çok az değer biçiyorum.

Kardeşim bazen içine ağlamaktan söz eder. Bu gece gibi gecelerde ne dediğini anlıyorum çünkü dediğini yaşıyorum.

Değerli anların nişaneleri sağ kalmaz; değerli anlar sadece zihninizde barınabilir. Ama anlamsız anıların nişaneleri ölmez; civarınızda sağ kalır.

Biraz da kendimi önemsemekten uzatıyorum bu yazıyı sakız gibi. Sanki çok fazla söylenmesi ve dinlenmesi gereken sözüm varmış gibi geliyor. Bu bir yanılsama, kendimi gördüğüm dev aynasının ayna olduğunun farkındayım. Aynayı çektiğinde geriye bir insan kalıyor sadece; sıradan, altı milyar mı sekiz milyar mı, kaç kişiyse kaç kişi, onlardan biri. Ama işte o hissi tüketmem gerekiyor. Yeni annelerin göğüslerinden taşan süt gibi bir şey bu. Bana yeterli gelene kadar sağmam gerekiyor. Ve sanki hiç yazmadığım kadar uzun yazmam gerekiyor bunun için. Hissetmem gerekiyor. Hissetmem için uyarıcılar gerekiyor. O uyarıcılar alkol, müzik, anılar, düşler, kitaplar. İlham bir peri değil. İlham bir tür duman; soluman gerekiyor. Bir şeyin ilham tütmesi gerekiyor, ilhamın kokması gerekiyor.

Kendimi çiziyorum. Düz çizgi bile çizemediğim için kendimi böyle çiziyorum. Ablam güzel resimler çizen güzel bir ressam. Ben değilim. Ben bu sebeple yazıyorum.

Florence diye bir kadın var, şarkıcı. Hayranıyım. Seviyorum. Anlattığım her şeyden bağımsız ama sözünü etme ihtiyacı hissettim. Zaten bunun yegane teşviği, amacı ve sonucu bu; ihtiyaç hissi.

Umarım burada bitmemişimdir. Şimdi, sizin için bir şey değişmeyecek, ama ben... derken zaten piç oldu. Neyse boş verin. Bugünün hakkı bu kadarmış. Nasibinizle yetinin. Sikmişim hissini de, bilmem nesini de.