26 Ağustos 2023 Cumartesi

Bahçıvanlık

Bahçıvanlık zor iş. En başında yaratmak zor bir iş. Can yeşertmenin, büyütmenin, güzellik ortaya çıkarmanın emek, zamanlama ve şans istediği muhakkak. Ancak iş bununla sınırlı değil.

Detaylarına ineyim bahçıvanlığın. Bir çiçek ektin mesela, yetiştirdin, güneş almasını sağladın, suladın, gübresini verdin. O çiçek açtı. Güzel bir çiçek oldu. Sonra zamanın eli yolmaya başladı yapraklarını. Çiçek ölmeye yaklaşıyor. İstiyorsun ki çiçek yaşamaya devam etsin. Ama koca bir bahçe var, yapacak çok iş, bakacak çok bitki var. Bahçe o çiçekten ibaret değil. Ama o çiçek de ölmesin istiyorsun. Çiçeğin fazla vakti yok. Acil müdahele lazım. Nasıl canlı tutacaksın o çiçeği? Ölmekten nasıl kurtaracaksın?

Daha ortada bir tutam çimen dahi yokken işlemeye başlıyorsun toprağı. Toprak verimli, su bol, hava güneşli. Bahçeyi yaratmaya başlıyorsun. Çimenler çıkıyor, tohumlar fidan açıyor, bazıları ağaç bile oluyor, ağaçlar meyve dahi veriyor. Renkli, canlı, güzel bir bahçe. Ve daha da güzel olacak. Ama bir sabah, hiç hesapta yokken, kuraklık oluyor. Susuzluk bahçeyi kurutmaya başlıyor. Ne yapıyorsun, ne ediyorsun su buluyorsun. Suyu buluyorsun haşere basıyor bahçeyi. Ağaçların köklerini yiyorlar, tohumları yiyorlar. Başka çare yok, ilaçlıyorsun bahçeyi. Kendi ellerinle zehirliyorsun yaratını. İçin kan ağlıyor. Toprak gördüğü zarardan çoraklaşmaya başlıyor. Kavga kıyamet bereketini savunuyorsun toprağın. Ama işte artık o bahçe senin güzel günlerini yaşattığın bahçe değil artık.

Bir bahçen var. Bu bahçeye ikinci bir bahçıvan getirmek istiyorsun. Kimi bahçıvan şanslı (benim gibi), ikinci bahçıvan bahçeye senin gibi bakıyor, seninle uyumlu çalışıyor. Ama kimi bahçıvan da başka düşünüyor. Mesela istiyor ki hiç sebze olmasın, hep çiçek olsun. Ağacın yerini beğenmiyor. Sırf beğenmedi diye ağacı kesmeye kalkıyor. Sen bahçıvansın diyorsun, ağacı kesmek ne demek, saçmalama, bahçeye ihanet bu diyorsun. O da seni suçlamaya başlıyor. Sulamayı yanlış biliyor ya da, az su veriyor, belki de aşırı suluyor. Öyle öğrenmiş ve asla fikrini değiştirmiyor. İki bahçıvan arasındaki anlaşmazlık bahçeyi harap ediyor.

Bahçıvanlık çok emek istiyor ama her zaman o emeği harcayamıyorsun. Yeri geliyor mecalin kalmıyor. Bahçe su istiyor, sulamaya elin gitmiyor. Ayrık otları koparılmalı ama belin o kadar tutuk ki eğilemiyorsun bile. Ağaçların dalları budanmadığı için sebzelerin güneşini kesiyor ama merdiveni ağaca kadar bile taşıyamıyorsun. Bahçenin solması seni daha da yoruyor, yoruldukça bahçeyle ilgilenemiyorsun. Bu sarmalın sonucunda bir avuç çorak toprak kalıyor geriye. O çorak toprağın tekrar bahçe olması bahçıvana kalmış.

Bazen bahçeni kurduğun yeri değiştirmen gerekiyor. Yeni topraklar, yeni tohumlar. Şahane bir bahçen olabilir, ama tanımadığın toprakta, tanımadığın fidelerle, tanımadığın iklimle başarısız olma ihtimalin de var. Ama sen bahçıvansın, işin bahçe oluşturmak, o bahçeyi yaratmazsan ne yapacaksın? Başka bir yerde bahçe kurmak zor bir düşünce ve zor bir eylem. Daha önce kurabildiğim için kendime güveniyorum çok şükür.

Çevre sadece senin bahçenle de sınırlı değil. Başka bahçeler de var. Bazı bahçıvan çok zengin ve muazzam bir bahçe kuruyor. Bazı bahçıvan uyanık ve bahçesini olduğundan daha güzel gösteriyor. Bunların hepsini kolayca görebiliyorsun. Bahçıvan var o kadar güzel bir yer bulmuş ki kendine, ne yaparsa yapsın bereketli oluyor bahçesi. Çalıntı bahçeler var. Kimisini kıskanıyorsun. Kimi bahçe seni sinirlendiriyor. Bazı bahçeler ürkütüyor seni. Ve günümüzde diğer bahçeler o kadar göz önünde ki ilgisiz kalamıyorsun. Yeri geliyor kendi bahçeni unutuyorsun. Başkasının bahçesi saplantı oluyor. Unutma bahçeni.

Herkesin bir bahçesi var. Büyük olur, küçük olur, renkli olur, işlevsel olur, bakımlı olur bakımsız olur. İlk işin kendi bahçeni yaratmak. Sonra onu koruyacaksın. Sonra diğer bahçelerle uyumunu sağlayacaksın. En sonunda da bütün bahçelerin canlı kalması için tüm bahçıvanlarla birlik olacaksın. Çünkü bu dünyada bir ya da çok sayıda bahçıvan gelip senin bahçene göz dikebilir. Bahçeni koruyacaksın. Bahçıvan olduğunu unutmadan bahçeni koruyacaksın.

Bahçıvanlık zor iş. Ama bahçıvansın sen. Senin işin bu. Bir bahçen var senin, artık değişmeyecek bu. Bu bahçeye bakmak zorundasın. Madem zorundasın, en azından iyi bak bahçene.

25 Ağustos 2023 Cuma

Herkes Herkese Öfkeli

Her şey Anadolu'nun artık bayındırlığı hak etmediğine karar verildiğinde başladı.

Hayır, hayır. Daha öncesi var. Her şey Arapların yeni bir dine inanmasıyla başladı.

Hala daha öncesi var. Her şey kaynakların ölçülü ve makul paylaşılmamasına itiraz etmeyen ilk toplulukla başladı.

Daha da geriye gidebiliriz belki. Her şey homo sapien cinsinin gezegendeki bilinçli düşüncesinden bir şeyler üretebilen ilk canlı türü olmasıyla başladı.

Yetmedi. Her şey ilk kara canlısının evrimdeki yeni halka olarak varolmasıyla başladı.

Bunun dahi öncesi var. Her şey büyük patlamayla başladı.

Burdan daha geriye gidemiyoruz artık. Ama önemli değil. Aslında bunların hiçbiri önemli değil. Geçmiş, senin ve benim geçmişim, toplumun geçmişi, gezegenin geçmişi, varlığın geçmişi, hiçbiri önemli değil. Onlar öncesi artık. Bitti. Geri dönüşü olmaksızın gerimizde. Ve hep oradalardı. Bizden önceki insanlar, anne babalarımız, atalarımız; onlar da bu geçmişten gelerek bugünlerini yönettiler. Bazısı sadece mutluluk gördü. Bazısı sadece hüzün yaşadı. Nesillerden biri aydınlığı var gücüyle karanlığın içine itti, bir sonraki o karanlıktan kan ve acı içinde aydınlığı geri çekti. Çoğu nesil de kayıtsızlık ve boşluk içinde yaşadı, öldü ve gitti. Her nesil, geçmişten birikenleri kullanarak bir bugün yarattı. Biz de kendi yaratım sürecimizin içerisindeyiz. Ve öfke yaratıyoruz.

Herkes herkese öfkeli. Herkesin bir hıncı, intikamı var. Herkesin tramvaları var. Ailelerimizle küsüz, arkadaşlıklarımızın içi sinsilik kaynıyor, ilişkilerimiz sorunlu, işlerimizden tiksiniyoruz, toplumdan şikayetçiyiz hep. Biri çocukluğunun düzeninin yıkılmasına kızdı ve hıncını kanla, kurşunla, barutla çıkartıyor. Biri çağdaşlıktan nefret etti ve yirmi birinci yüzyılı gericilikle boyadı. Ten rengini sevmediği için diziyle boğdu bir adam bir başkasını. Uzaya turistik seyahat yapabilecek imkana sahip biri var ki dünyaya dair herşeyden ama herşeyden nefret ediyor. Bunca olumsuzluk, bunca acı hep öfkeye gidiyor, hep öfkeye.

Öfke sadece bu nesle ait değil. Ama öfke, bu neslin heybesinin en içindeki, en yüreğindeki duygu. Dünyanın her yöresinde, en ortak paylaşılan duygu öfke. Yaşlısından gencine, bu zamanlar öfke getirdi.

Ben bunu nasıl kıracağımızı bilmiyorum. Ben bunu kırmak isteyip istemediğimi de bilmiyorum. Ben sadece içinde doğduğum bu devrin  özünde bu hissin olmasına... öfkeleniyorum.

Hayat bundan daha farklı olmalıydı. Olmuş çünkü. Ya da ortada bir yalan var.