5 Ekim 2010 Salı

Kadınım

O zamana kadar çok güzel bir konser olmuştu. Sahnedeki şarkıcı en sevilen şarkılarını söylemiş, dinleyicileri eğlendirmesini bilmişti. Yeri gelmiş şarkılara eşlik etmiş, yeri gelmiş alkışlarla tempo tutmuş, yeri gelmiş hafifçe dans etmişlerdi.

Şarkıcı artık son şarkısını söyleyecekti. Dinleyicilerine şöyle bir göz attı. Aralarında bir kadın gözüne çarptı. Aşağı yukarı onun yaşlarında, uzun sarı saçlı, yeşil gözlü, güzel yüzlü, uzunca boylu, asil duruşlu, belki biraz da soğuk nevale bir kadındı bu gördüğü. Bir an için nefesi kesildi. Sonra ani bir hareketle piyanoya doğru yürüdü. Piyanistten nazikçe kalkmasını rica etti. Piyanist şaşırdı ama karşı çıkmadı.

Şarkıcı piyanonun tuşlarına dokunmaya başladığında, arkasında bir alkış koptuğunu hissetti. Çaldığı parça çok eski, bilindik ve sevildik bir parçaydı. Sonra tam da bu parçaya yakışacak bir şekilde, dokunaklı bir sesle şarkıyı söylemeye başladı.

Eşyalar toplanmış seninle birlikte, anılar saçılmış odaya her yere...

Tüm dinleyicilerin sesi soluğu kesilmişti. Şarkıcı çok içten söylüyor, dinleyenlerin yüreğine dokunuyordu. Zamanla bazılarının gözleri doldu, çakmaklarını sallayanlar bile çıktı.

Şarkıcının ise umurunda bile değildi. Aklı bambaşka bir yerde, geçmişteydi. Elleri karıncalanıyordu adeta, terliyordu, kalbi piyanoyu sustururcasına atıyordu. Kendini kaybedercesine çalarken şarkının son sözlerine geldi sıra.

... Elini ver bana, dışarıda üşüyorsun. Sen, kadınım...

Şarkı biter bitmez doğruca o kadının oturduğu yere doğru yürüdü. Ağzından döküldü kelimeler, istese de söyleyemezdi oysa ki.

"Peki ya sen, bu şarkıdaki kadar mağrur, bu şarkıdaki kadar naif ve özel misin? Bu şarkıdaki kadar hak ediyor musun sevilmeyi? Bu şarkıdaki kadar hak ediyor musun özlenmeyi? İkinci bir şansı hak ediyor musun? Hak ediyor musun affedilmeyi?"

Çıt çıkmıyordu. Şarkıcı o an öleceğini sandı, kalbi durmuştu adeta. Tüm gücünü toplaması gerekti kendini cevaplaması için.

"Hayır"

Sonra, döndü arkasını, çekti gitti. Spot ışıkları gözlerine vurmasa ağladığı fark edilmeyecekti. Sonra inanılmaz bir alkış koptu; dinleyenler şarkıcıyı, gözyaşlarını, o aşkı alkışlıyordu. Ne var ki, fark etmedi içlerindeki hiç kimse bu şarkının, bu sözlerin kime ithaf edildiğini. Fark etmediler, onun yanı başlarında ağladığını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder