23 Aralık 2012 Pazar

Kırmızı Gözlerle ve Sıkkın Canla

Ben burayı bayağı bir boşladım değil mi ya? İşte dersler falan, her neyse, böyle şeyler yüzünden yazmaz etmez oldum.

Bu akşamı bayağı arabesk geçiriyorum. Bir yandan da ders çalışıyorum, zaten ders çalışmak yemek yemek falan gibi sıradan bir eylem oldu artık, ama bugünün pek verimli geçtiğini söyleyemem.

Uzun süre boyunca doğru düzgün bir şeyler yazmayınca insan köreliyor. Bunca gün, bunca saat bana bir birikim katmamış. Boş gezenin boş kalfası misali evden okula, okuldan dershaneye gitmişim de gelmişim.

Çevremdeki herkesin gün içinde anlatacak bir şeyi oluyor. Benim olmuyor. Napıyorsun dedikleri zaman hiç aynı işte deyip duruyorum. Ki işin garip tarafı her ley aynı gidiyor hali hazırda. Üstüme çamur gibi sıçramış monotonluk. Lakin bunu yadırgadığım günler çok geride kaldı.

Bir şeyi beklerken vakit geçmez hani. Sıkılırsın. Demek istediğim, şu üniversite sınavına girmek için bekliyoruz da bekliyoruz. Öylece bekliyoruz. Diğer yandan da üniversiteye geçince rahatlayacaksın, o zaman hayat başka olacak falan diyorlar. Bari biraz vicdanınız olsun, sabır taşı gibi bekliyoruz burada, sürekli mükafatlardan söz etmeyin, adamı çatlatmayın.

Of be, iyice aptala çeviriyorlar adamı, bir o ayağımın bir bu ayağımın üstünde zıplar oldum. Saçma sapan yaşıyorum.

Büyümek güzel bir şey değil. Ben çok matah bir şey sanırdım, çok heveslenirdim koca adam olmak için, büyük salaklık etmişim. Siz siz olun, kafayı çalıştırın, büyümekten mümkün olabildiğince kaçın. Akıl karı iş değil. Çocuk olmanın kıymetini bilin (artiste bak, daha 18 yaşında neyin tribini atıyor diyenler için; daha bu yaşta yetişkin olmanın ne pis iş olduğunu anladım, üç aşağı beş yukarı kestirebiliyorum sonraki yıllarımın nasıl olacağını, bu onun hayıflanması. Sonuç itibariyle, benim yaptığım artistlikten, girdiğim tripten size ne ulan).

Bu gece için fazla bile düşündüm, ben uyuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder