6 Aralık 2023 Çarşamba

Maviyle Mor Arası Bir His

Kendimi çok yordum. Biraz dinlenmek istiyorum. Tadım kaçtı. Bazı şeyler hala daha zevk verse de yalın kaldığımda bir keyifsizlık hasıl oluyor bünyemde. Bir vazgeçmişlik var üstümde. Hayatımı bir kenara atmadım tabii, ama bazı ilgi alanlarımı, bazı heveslerimi terk ettim. Yakıtım bitti bir nevi. Beni ileriye itmeye devam edecek o iç kaynağı tekrar toplamak için vakte ihtiyacım var.

Algıda seçicilik yapıyorum bir süredir. Dünyadaki hemen hemen her kurgunun, her yapının, her düzenin tepedekileri aşağıdakilerle beslemekten ibaret olduğunu düşünüyorum ve dünyada bu düşüncemi, bu görüşümü besleyen şeyleri buluyorum. Bakın, bunlar kanıt hep. Kafamın içinde bu cümle çınlıyor. Bakın, bunlar kanıt hep. Akşam altıda sırtımda bilgisayarım işten eve dönerken, bacaklarım tutmazken bir lokantada bilmem kaçıncı kadeh şarabını içip dedikodu yapan benim yaşlarımda birine bakıyorum ve kendimi teyit ediyorum; bakın, bunlar kanıt hep. Aile evimdeki odamda otururken, kendi kendime yaşayabileceğim bir çatım ve dört duvarım olmadığı gerçeğiyle yüzleşirken tekrar ediyorum. Bir adamı bir maç önce göklere çıkarıp bir maç sonra itin götüne sokmalarını insanların fark etmekten kendimi alamazken, kanıt işte bunlar. Hepi topu pop şarkıları söyleyen rastgele bir Amerikalı beyaz kadına peygamber hürmeti gösterenlere bakınca hissettiklerim beni bu görüşe daha da bağlıyor. Bu kadar ufak ve anlamsız olaylara kadar genişledi buhranım.

Göremiyor gibi hissediyorum. Önümü göremiyorum, önemli olanı göremiyorum, seçecek yolu göremiyorum. Kaçıyor gibi hissediyorum. Bana uzanan ellerden kaçıyorum, tabelalardan ve işaretlerden kaçıyorum, bildiklerimden kaçıyorum, varolandan kaçıyorum.

Sanırım bunları epey daha önceden söylemem gerekirdi. Belki o zaman söylesem daha iyi hissettirirdi. Şimdi pek bir şey hissettirmiyor.

Kendi kendimize ettiğimiz kötülükler bizi hep vadeli buluyor. O yüzden kendimize engel olamıyoruz. Size yalancı peygamber gibi seslenmekte kullandığım bu makina dahil olmak üzere cihazlara hakkımızda bilgi edinmesi özelliği verdik, bu bilgilerin bir azınlık tarafından toplanmasını ve yönetilmesini kabul ettik, ve şimdi bu yüzden mezbahadaki kuzular gibi yönetiliyoruz. Affedilmemesi gereken şeyleri affettik bir kere, bir kere affedince ikincisi de geldi, ikinciyi üçüncü takip etti, ve böyle böyle suç bir saygınlık aracı oldu, orospuluk bir hak oldu, ırkçılık olağan oldu. Ayağımızı sağlam basabileceğimiz toprakları, suyunu içebileceğimiz ırmakları, dallarının altında korunabileceğimiz ağaçları yok ediyoruz ve bu yüzden yerimiz daralıyor, yerimiz daraldıkça kalan alana sığmak için birbirimizi telef ediyoruz.

Uzun bir yazı olabilirdi. Uzun yazıya takatim yetmiyor ama. Düşünmeye mecalim yok. Yaşadım diyebilmek için yaşadığım bir dönemden geçiyorum, bu da yazdım demek için yazdığım yazılara yol açıyor. Kendimi ifade etmek dahi istemiyorum. Büyük, engin bir umarsızlık; bunun içinde süzülüyorum.

1 Aralık 2023 Cuma

Yeryüzünün En İğrenç Canlıları

1975 yapımı bir film var, Hollywood filmi. 70'ler ABD'nin zor zamanları; enflasyon, siyasi skandallar, Vietnam savaşı, hala devam eden anti-komünist propaganda, artan suç ve güçlenen mafya, sendikalarda sorunlar ve başka türlü dertler. Bu film o dönemde medyanın içerisinde hayatın zorlukları karşısında delice bir isyana kapılan bir haber sunucusunu ve medyanın ondan ve onun temsil ettiği histen, tavırdan, inançtan, isyandan nasıl istifade ettiğini, bunu nasıl sömürdüğünü anlatıyor. Filmi izlerken ne güzel diye düşünebilirsiniz, düzen karşıtı bir film, toplum eleştrisi yapan bir film. Ama işte sorun şu; film özellikle 70'ler için bayağı iyi kar ediyor ve 4 Oscar kazanıyor, yani film sistemin faydalarından güzelce yararlanıyor. Filmin metninde medyayı reddetmek var, kendi fikilerini savunma talebi var, kurulu düzene isyan var ama kimse bu filmden yola çıkarak doğrudan, hissedilir bir değişime gitmedi, yeniliğe gitmedi; kimse filmi dinlemedi. Dünya 70'lerde de götünün üstünde oturdu ve şimdi de götünün üstünde oturuyor. Bunun yerine filmde eleştrilen insanların, kurumların, sistemin beklentilerini karşıladık ve karşılamaya devam ediyoruz. 

Gerçek bir duyguyu ve insani bir tepkiyi al, süsle, sat, para kazan, tam olarak eleştirdiğin şeyi yap ve böylece mesajını piç et. Safkan kapitalizm. Kaptializmi yıkmayı bu kadar zorlaştıran şey bu. Kapitalizmde her şeyi ama her şeyi satabilirsiniz; düşmanınız, onun silahları ve onun iddiaları dahil.

Günümüzde aynı sıkıntılar yaşamaya devam ediyor. Türkiye ABD değil ama enflasyonumuz var. Siyasi skandallarımız var. Suriye'de, Ukrayna'da, Filistin'de savaş var. Sağcılık sadece Türkiye'de değil tüm dünyada güç kazanıyor. Suç artıyor. Koşullar aynı. İşin çirkin yanı, olan bitene itiraz etmek, isyan etmek istersek başımıza gelecek şey de 70'lerde olanla aynı. Bir isyan çıkacak, bu isyan sonra üretim hattına itilecek, ürün olarak şekillendirilecek, pazarlanacak ve satılacak. Bir noktadan sonra bu isyanın modası geçmiş bir ayakkabıdan ya da artık sıkmış bir hit şarkıdan farkı kalmayacak. Ama bir tepki vermemek de mümkün olmadığına göre, bu başarısızlığa mahkum hamle öyle ya da böyle gerçekleşmek durumunda kalıyor.

Kendimiz için iyi bir şey yapamıyoruz. Bundan aciziz. Bir şekilde suyun başına oturabilen kim varsa onlar istediğini elde ediyor ve geri kalanımız kendi kendimize zarar verip duruyoruz. Kimimiz bundan gurur bile duyuyor. Bu aptallık, bu açgözlülük, bu kötülük mide bulandırıyor. Yeryüzünün en iğrenç canlılarıyız.