18 Şubat 2012 Cumartesi

Seksek Taşı

Ne anlatacağıma dair çok bir fikrim yok. Yazmak istiyorum ama, bu kadarından eminim. Belki de romantik bir anıma gelmiştir. Sözlerime bir önder, bir yol gösteren olsa daha güzel olabilirdi; ama bugüne kadar kendi başlarına ortaya çıkmadan düzgün iki kelimeyi yan yana koyamadım.

Belki de yalnızlığımı anlatarak başlayabilirim. Yalnızlık derken kastım, şu an evde tek başıma oturuyor olmak. Yalnızlığın güzel ve çirkin yüzü hep yan yana durur, mutluluk ve hüznü bir arada yaşamaya benzer. Ve yalnızlığı yaşamak için tek başına olmak gibi bir zorunluluk da yok, kalabalıklar içinde de yalnız olabilirsin.

Dünya üzerinde söylenen en doğru sözü Selahaddin Eyyubi söylemiş olabilir. Ölüm döşeğindeyken bir emir verdi, tüm krallığında tellallar haber saldı "kralımız ölürken yanında götürdüğü tek şey bu kefen bezidir".

Nasıl bilge olunur bilmiyorum. En ufak bir fikrim dahi yok. Bazıları insanı acının pişirdiğini söyler, bazıları da tecrübenin. Bana göre insanı büyüten kalbinden duyduklarıdır.

Mutlu bir çocukluk yaşamamak sakat olmaktır.

Konuşmanın en güzel yolu fısıldamak. Ya da kısık bir sesle, kendine konuşmak. İşte o zaman insan zarif, berrak, iyi ve kırılgan duruyor. İnsan insan olmaya en çok o zaman yakışıyor.

Hani bazen bir kız olur, güzeldir güzel olmasına ama önemli olan bu değildir, seninkinden apayrı bir dünyası vardır ve hakikaten klas bir kızdır, normalde birbirinizle alakanız olmamasına rağmen arada bir, o da çok kısa, konuşursun onunla, bu konuşmalar da aksi gibi güzel ve anlamlı olur ya, işte öyle kızlar beni benden alıyor.

Bir erkeğin kalbi ya bir bal arısı gibi durmadan sağa sola uçar, ya da sadık bir köpek gibi tek bir kişiyi takip eder.

Çoğu veda hüzün taşır içinde. Bir tek içinde kavuşma taşıyanlar üzmez insanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder