21 Nisan 2012 Cumartesi

Tanrı'yla Konuşmak İsteyen Çocuk

Vakt-i zamanında, Ankara'nın Seymenler semtinde, Tanrı ile konuşmak isteyen yedi yaşında sarışın bir oğlan çocuğu vardı. çocuk Tanrı'yı sadece dedesinin ibadet ederken çıkardığı garip, yabancı mırıltılardan biliyordu, ama onunla konuşmak istiyordu.

Yirmi yedi Aralık akşamı, Tanrı bürosunda günün son olaylarına ait raporu okurken, raporda Çocuk ve isteği gözüne çarptı. Yedi yaşındaki bir kul için garip bir istek bu, dedi Tanrı. İşin aslı merak etmişti Çocuk'u. Tanrı gibi yüce bir varlık nasıl merak edebili, diye sorabilirsiniz. Bunun çok açık bir sebebi var. Tanrı duyguları yaratırken, bu duygular Onun da benliğine karıştı çünkü. Nasıl olduğunu büyük ihtimalle biliyordur, olay olduktan sonra rahatça çözdüğünü varsayıyorum. Ama detayları boş verin şimdi; sonuç olarak Tanrı Çocuk'u merak etmişti. Bu yüzden Tanrı askılıktaki pardösüsünü ve şapkasını giydi, sekreter meleğe iyi akşamlar diledi ve Ankara Seymenlere gitti.

Tanrı mükemmel bir zamanlamayla Çocuk'un odasına girdi. Zamanlamasının mükemmel olmasının tek sebebi Onun Tanrı olmasıydı. Çocuk uyumadan önce Zagor okuyordu. On beş dakika sonra annesi gelip uyumasını söyleyecekti. Çok tatlı bir çocuktu ve Tanrı'nın yüreğinde babacan bir duygu uyandırdı. Çocuk Tanrı'yı gördü.

-İyi akşamlar Tanrım, dedi. Tanrı Çocuk'a eğilerek

-İyi akşamlar ufaklık, dedi. Çocuk Tanrı'yı tepeden tırnağa süzdü.

-Ayakkabılarını çıkarmalısın, dedi. Annemin dediğine göre evin içine ayakkabıyla girilmemeliymiş. Tanrı ayaklarına baktı. Gerçekten ayaklarında ayakkabıları duruyordu. Tanrı birazcık da olsa mahcup oldu ve ayakkabılarını çıkardı. Sonra çocuğa dönüp

-Benimle konuşmak istemişsin, dedi. Çocuk evet diye cevapladı Tanrı'yı. Peki niye benimle konuşmak istedin dedi Tanrı. Çocuk

-Gece annemle babam televizyon izliyor, ben de bu saatte televizyon izlemek için çok küçükmüşüm ve yatma vaktimi beklerken sıkılıyorum dedi.

-Benimle ne konuşmak istersin dedi Tanrı.

-Bilmem dedi çocuk. Sonra birden ne söylemek istediğini hatırlayanlara özgü o heyecanla, Örümcek Adam gerçekten yaşıyor mu, diye sordu. Çocuk'un yüzündeki heyecan ve beklentiyi gören Tanrı onu üzmek istemedi, bu yüzden

-Evet, Örümcek Adam yaşıyor ve gerçekten New York'da oturuyor, dedi. Sonuçta Tanrı'ydı o, istediği gibi yalan söyleyebilirdi.

-Vay, dedi çocuk. Beni onunla tanıştırır mısın diye sordu Çocuk.

-Tabii dedi Tanrı oldukça babacan bir tavırla. Hatta ne diyeceğim, eğer uslu bir çocuk olursan onu seninle sekizinci yaş gününde tanıştırırım. Çocuk bir kez daha vay dedi. Sonra korkuyla

-Peki ya yaramazlık yaparsam, dedi. Tanrı yalancıktan kaşlarını çatarak

-O zaman tanıştırmam, dedi. Çocuk'un bir an gözleri doldu. Lütfen Tanrım, dedi, çok uslu bir çocuk olacağım, lütfen beni Örümcek Adam'la tanıştır dedi. Çocuk'un masumiyeti ve saflığı Tanrı'nın o kadar hoşuna gitti ki, Çocuk başka bir yöne bakarken kıkırdadı. Bütün gün yeni yılın o politik kavgalarını ve doğal felaketlerini okuduktan sonra bu olay çok hoşuna gitmişti.

-Benden başka bir isteğin var mı, dedi Tanrı. Çocuk hayır dedi. Sonra Tanrı'ya bakıp

-Günün nasıl geçti, diye sordu. Tanrı

-Sıkıcı, dedi. Belgeler okuyup toplantılara katıldım, Araf'ın yıllık bütçesini belirledim falan filan.

-Araf nedir, dedi Çocuk.

-Araf, ne Cennet'i ne de Cehennem'i hak eden ruhların yaşadığı yerdir dedi. Çocuk beni Araf'a götürür müsün diye sordu. Çünkü bu yeri merak etmişti. Tanrı, Araf güzel bir yer değildir dedi. Günü geldiğinde Cennet'e gelirsin belki.

-Araf nereye benziyor diye sordu Çocuk. Tanrı bir an duraksadıktan sonra Mecidiyeköy dedi. Çocuk Mecidiyeköy neresiydi bilmiyordu, ama anlamış gibi davrandı. Bir anlık suskunluktan sonra Çocuk

-İnsanlar neden kötülük yapıyor Tanrım, diye sordu. Tanrı bu soruyu beklemiyordu. Gerçi O Tanrı'ydı, her şeyi beklerdi, hiç bir şeye şaşırmazdı, ama yine de yedi yaşındaki bir çocuk için ağır bir soruydu bu.

-Bunu anlatmam zor, dedi Tanrı. Ama bazı insanlar çeşitli nedenler yüzünden benim sözümü dinlemeyi keserler. O zaman da genelde kötü şeyler yaparlar.

- Kendini zorla dinletebilirsin ama, dedi Çocuk. Sen Tanrısın.

-O zaman size verdiğim özgür iradeyi çiğnemiş olurdum dedi Tanrı. Eğer her dediğimi yapmanızı isteseydim sizi tıpkı melekleri yarattığım gibi yaratırdım.

-Peki neden bizi böyle yarattın?

-Bilmem. Canım istedi.

-Tanrı olmak zor mu? Tanrı iç çekti.

-Evet. Bir yanda elinde her güç var, diğer yanda bu gücü adaletli kullanmak zorundasın. Sonuçta çizdiğin bir resim çirkin olsun istemezsin, değil mi?

Çocuk son derece ciddi bir ifadeyle

-Haklısın, dedi. Peki sıkılınca ne yapıyorsun?

-Meleklere tıpkı çizgi filmlerdeki gibi şakalar yapıyorum.

-Yoksa kapıların üstüne içi su dolu kovalar koyup sonra bir meleğin içeri girmesini mi bekliyorsun diye sordu Çocuk.

-Aynen öyle dedi Tanrı. Çocuk

-Vay dedi bir kez daha. Müthiş bir şey bu. Sonra gülmeye başladı. O kadar güzel gülüyordu ki, Tanrı da onunla birlikte gülmeye başladı. İkisi de kahkahalar atıyordu. Tam o anda Çocuk'un annesi odaya girdi. Tanrı o anda Çocuk'a elveda deyip kayboldu, çünkü her kuluna görünüp onları şımartmak istemiyordu.

Tanrı evine dönerken yan komşusu Barış Manço'yla selamlaştı. Barış Manço

-Seni iyi gördüm dedi. Ne oldu böyle.

-Ankara'da ufak bir çocukla konuştum dedi Tanrı. Sizi neden yarattığımı hatırlattı bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder