16 Kasım 2023 Perşembe

Keşke Bedeli

Kendime dair daha fazla anım ya da anektodum olsaydı; mevsim geçişlerinde depresyon yaşıyor muyum daha iyi hatırlardım. Kendimi daha iyi tanısaydım, canımı neyin sıktığını düşündüğümde bir cevabım olurdu.

Olduğum kişiden şikayetçiymişim gibi geliyor kulağa. Değilim. Çelişkileri belirgin biriyim. Yıllar bunun altını daha da çizecek zannederim.

Hayatımın en kötü döneminde olmadığıma eminim. Ama hayatımın en kötü dönemi ne zamandı diye sorsanız söyleyemem. Az önce yazdım; kendimi daha iyi tanısaydım, canımı neyin sıktığını düşündüğümde bir cevabım olurdu.

Keşkelerim yok. Hayatımdaki seçimlerden ve geldiğim noktadan pişman değilim. Pişmanmışım gibi hissettiğim oldu, ben de insanım sonuçta, ama ezcümleye geldiğimizde pişman değilim. Ama bu saatten sonra olmayacak şeyleri istiyorum. O da olsun, bu da olsun, hayatta eksik olduğum bir şey olmasın, her şeyde istisnai olayım, her şeyin istisnaisi benim olsun. Bu da oldukça insan bir hayal sanırım.

Kaldı ki elimde olan şeyler zaten bayağı iyi. Daha ne istiyorsun lan pezevenk? Birilerinin zamanında Napolyon'a, Büyük İskender'e, Jeff Bezos'a sormadığı o soruyu kendime soruyorum. İşte istiyorum bir şeyler, Pezo Cef kadar değilim ama istiyorum bir şeyler.

Can sıkıntısı bir arabada gaza ve frene aynı anda basmaya benziyor.

Sanırım koşu bandı hissiyatı sıkıyor beni. Bu henüz bir teori. Duygunun kendisini açıklamak kolay; koşup koşup bir yere varamama hissi; koşu bandında koşar gibi. Tekerinde koşan bir hamster gibi. İçimdeki sıkıntıyı yazmanın bir amacı da yazarken bir şeylere aydınlanmak. O yüzden bu henüz bir teori. Test aşaması şimdi başlamış gibi düşünün. Çıkan sonucu belki yazarım, belki yazmam. Çünkü bu yaşadığım şey belki önemli, belki önemsiz.

Kim olursan ol geçmişindeki hataların cezasını çekersin ya; benim geçmişimin cezaları migren gibi mi yoksa? Düzenli değil, neyin tetiklediği konusunda fikir var ama kesin bulgu yok, kendini hissettirdiği zaman zulmediyor ama atlattıktan sonra yaşamaya devam etmesi hızlı ve kolay. Ya böyle ya da kendine acımanın ezgisine güfte yazınca sonucu böyle oluyor.

Bilmem kaçıncı kez keyifsiz cümleler kuruyorum, bilmem kaçıncı kez bıkkın, huysuz ve alaycıyım; ama işte şimdiye kadar öğrenmediyseniz artık şu an öğrenmeniz lazım, ben keyifliyken, mutluyken yazmaya ihtiyaç duymuyorum. Buraya bu kadar seyrek yazmama bakıp beni genelde mutlu zannedebilirsiniz, o da yanlış. Normal bir insandan daha sık mutlu olmuyorum. Her daralmamda illa buraya yazmıyorum, sebebi bundan ibaret. Bugün buraya dökülesim geldi.

Kendime dair şuna inanıyorum; hayatın vasatlığını erken gördüm, hayatın vasatlığıyla erken barıştım. O yüzden yırtınmıyorum daha da iyisi, daha da fazlası diye. Yeri geliyor istiyorum, yeri geliyor uğraşıyorum da, ama arzumun ve ihtirasımın sınırları var. Çünkü gördüm; çok zenginlerin dahi, çok güçlülerin dahi, çok özgürlerin dahi şu hayatta sıkıcı tecrübeleri var, öfkeleri, korkuları, acıları, kıskançıkları, yetersizlikleri var. En zirvedeki kişinin bile keşkesi var. Keşke hissinden iğreniyorum. Tekrar etmemde fayda var, keşkem yok benim. Ancak insanın keşkesinin olmamasının da bir bedeli var. Bu bedeli ödüyorum, ama bazen öderken zorlanıyorum. Deminden beri kelime kelime yağdırdığım bütün bu zırıltının da ezcümlesi bu işte; keşke dememenin bedelini ödemek bazen zorluyor insanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder