7 Ağustos 2011 Pazar

Nefret Edilmek İçin

Evdeyim. Hava sıcak. Yakmıyor, ama sıcak. Hani kışın üşürken olmasını istediğiniz o sıcak var ya, öyle sıcak. Ev biraz dağınık, biraz pis. Abartı derecede değil, annemi kızdıracak kadar değil. Önümde uzun saatler var ve hepsi boş. Aceleye gerek yok, bir plan yapıp harfiyen uygulayabilirim hatta. Tanrım, daha iyisi belki cennet olabilir.

Ürettiğimiz her şeyde tutarlılık aramak zorunda mıyız? Biraz saçma olsa sözlerimiz ve davranışlarımız ölür müyüz? Aptal bir gençlik komedisi neden Oskar alamasın? İyi hikayelerin bir başı, ortası ve sonu olmalı mı? Hep aynı şekilde dizilmeli mi? Eminim, birazcık dağıtsak biz de çok eğleneceğiz.

Benim amacım felsefe yapmak değil. Gençler felsefe yapmaz. Felsefe sınıflandırmadır çünkü, mantığa oturtmaktır. Gençler bir şeyleri mantığa oturtmak zorunda değildir. Gençlerin yaptığı alternatif yollar aramak, bulmak ve o yolda yürümektir.

Bir film karakteri olsam Tyler Durden olmak isterdim.

Döveceğim ilk kişi de Amerika başkanı olurdu. Kim olduğu önemli değil. O makamı dövmek isterdim.

Dünya üzerinde inanılmaz insanlar yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk, Selahaddin Eyyubi, Oscar Wilde, Aldous Huxley, George Orwell, Fatih Sultan Mehmed, Edip Cansever, Jim Morrison... Onlardan geriye çok az kaldı.

Varoluşumuza kafa yormayı saçma buluyorum. Bu dünya üzerindeyiz, akşamları yatıp sabahları kalkıyoruz, bazen mutlu, bazen üzgün oluyoruz, kavga ediyoruz, şarkılar söylüyoruz, yemek yiyoruz, yüzüyoruz ve yürüyoruz, tembellik yapabilmek için hamaklar icat ediyoruz. Bu yeterli olmalı.

Şu anki dünya düzenini değiştiremeyiz. Ya böyle yaşayacağız, ya da ilkel insanlar gibi. Romalılar en ekstrem yolu keşfetmiş ve kullanmış, ki o da uygarlıkla ilkelliğin kombinasyonuydu. Geri kalan tüm düzen denemeleri ütopik. Hayatlarımızın başlangıçlarından beri kapitalist bir düzenle yaşıyoruz. Komünizm var, çünkü doğadaki her şeyin bir zıddı vardır.

Ben kapitalizmi savunmuyorum, yanlış anlaşılmasın. Ama Tanrı'nın bile kapitalist bir düzeni varken, diğer yollar pek mümkün gözükmüyor.

Hatta şöyle bile iddia edebiliriz ki, Şeytan bir komünisttir.

Ve beni en çok güldürecek şey de, Şeytan'ı Karl Marx okurken görmek olacaktır.

Yine yanlış anlaşılmasın, komünizmi kötülemiyorum. Uygulanabilirse eğer, mükemmel bir düzen. Ama ütopik bir düzen.

Hiçbir ideolojiyi savunmuyorum. Sadece yaşama hakkını savunuyorum.

Keyif adamıyım. Bir kadeh şarap içip şiir okuyabildiğim, ya da daha anlamlı konuşmak gerekirse, sıkıntı ve pişmanlığı kendimden uzak tutabildiğim sürece, gerçekten endişelenmem gereken hiçbir şey yok.

Bizler büyük yalancılarız. Aslında aç Afrikalıları, yoksulları, kanser hastalarını ya da kaçak getirilen Rus hayat kadınlarını önemsediğimiz yok. Sadece bazılarımızda yardım çağrısını reddedecek içgüdü yok.

Belki böyle konuşarak büyük günahlar işledim. Belki nefret kazandım. Belki sözlerime inanmıyorum bile. Yine de mazeretim var. Benim bir yeteneğim sorgusuzca farklı açılardan bakabilmek. Bu yüzden kimseyi yargılamıyorum. Ben sizin düşünmediğiniz, düşünmeyi ayıp gördüğünüz, düşünmemek için eğitildiğiniz noktalardan size haberler getiriyorum. Elçiye zeval olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder