21 Şubat 2014 Cuma

Feryad

Kapısını çaldım titreyen ellerimle.

Saniyeler asırlar gibi gelmeye başlamıştı ki nihayet açtı kapıyı. Baktım ona, gözlerinin içine baktım, iri göz bebekleri vardı, gerçekten iri, ayna gibiydiler, o göz bebeklerinin içinde yıkılmış, darmadağın bir adamı görüyordum, kendimi. Şaşkınlık vardı gözlerinde, belki biraz da endişe.

Konuşmaya başladım.

Eeeh, şeyyyy, merhaba, gecenin geç saatinde geldim, kusura bakma, ama gelmek zorundaydım, gelmek istedim. Senden başka gidebileceğim bir yer yok zaten, başka kimseye gidemezdim, gidemezdim, başka kimse tahammül edemez senin bana tahammül ettiğin kadar, başka kimse bana veremez sende aradığımı, sende bulduğumu. Yüreğim göğsümü yırtacak gibi be yavrum, ciğerlerim içerden yanacak gibi, aklım kafatasımı kırıp dışarı çıkacak gibi, sadece sen iyi geliyorsun bana. Bilmiyorum, belki çok hızlı konuşuyorum, belki çok saçma konuşuyorum, ama anla beni be güzelim, kendime hakim olamıyorum, olabilsem burda işim ne. Leş gibi şarap kokuyorum, benim burnumun direği kırıldı kokudan, kim bilir sana nasıl kötü geliyordur nefesim, ama başımı sen döndürüyorsun be meleğim, şarap değil. Bi tutabilir miyim ellerini? Yumuşak ellerin, temiz ve sıcak, nerdeyse kendimden utanıyorum ellerini tutarken, pis kirli avuçlarımın arasında beyaz güvercinler gibi ellerin. Bekle bi dizlerimin üstüne çökeyim, ayakta durmaya ne mecalim var ne de niyetim, vuran vurmuş deviren devirmiş, bırak da bir de sen devir, hem seve seve çökerim ki dizlerimin üstüne senin karşında. Çok kötüyüm be bitanem, yerle bir olmuşum tek kelime itiraz etmeye vakit bulamadan, bi sen varsın elimde, varım yoğum sen kaldın. Şarap içinde boğulur oldum, yokluk içinde gömülür oldum, pislik içinde yatar oldum, yalnızlık içinde hapis oldum, affet beni, çok daha güzel, çok daha güçlü, başım dik, mağrur çıkabilmek isterdim karşına, hak edebilmek isterdim seni. Sefaletin müptelası olmuşum, manası yok yarınların sen yoksan, akıntıya çektiğim her küreğin cesaretinde ve inatçılığında sen varsın. Varsın olsun açlık, işsizlik, evsizlik, yalnızlık, acı ve keder ve öfke, yeter ki sen var ol hayatımda öyle ya da böyle. Nolur bakma bana şaşkın ve üzgün, nolur bakma bana ama öyle yüreği dağlanmış. Ben senin tenindeki sinek ısırığı olmaya dayanamam eğer ki  acı çekiyorsan. Çok konuştum, saçma sapan konuştum, dur, ben ne yaptım, çok yanlış iş yaptım, karşına böyle çıktım utandırdım seni, karşına böyle çıktım üzdüm seni. Gidiyorum ben belki bir daha gelmemesine, gidiyorum belki yarın sabah ayağının dibine bir kez daha gelmeye. Sarhoşum, çok sarhoşum, içim allak bullak, ben ne yapıyorum, ben gidiyorum, gidiyorum, hoşça kal gün ışığım hoşça kal, şafağa kadar ne yaparım bilmiyorum.

Güç bela doğruldum, döndüm arkamı yürüdüm, ağlıyordum nefes almadan, ağlıyordum dünyayı arkamda bırakmışım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder