27 Nisan 2017 Perşembe

Sırtım Duvardayken

ellerimde elimin derisinde gezinen bir his var gözlerimin altında uyuklayan bir varlık var soğukla sıcağın berabere kaldığı bir odada semavi sayılabilecek bir müziği örttüm üstüme ve sadece oturuyorum sadece var oluyorum bazen bu kadarı yeterlidir bazen bu kadarı ihtiyaç duyduğun her şeydir etrafımda akan dünya furbol ve oyun ve yolculuk ve başka bir yığın şeyle dolu ama ben sanki dışarıdan bir akvaryumun içine bakar gibiyim gürültü had safhada ama ben sağır gibiyim sadece o semavi müzik bir şarkıda vardı baba ben ermiş miyem diye soruyordu şarkıcı daha çok daha fazla şeyler söylüyordu aynı şarkıda yüzüm güleçtir benim der aynı şarkıcı benim de aklıma güleç bir arkadaşım gelir dünyanın en soğuk günü gelir demirciköy semti gelir gözyaşları gelir dilim tutulur düşüncelerimin dizginlerini kaybederim bazen insanın gönlünde görünmez bir el bir dal sigara söndürür öyle bir acı hissedersin yani hele sigarayla alakan yoksa bu daha da kötüdür çok nadiren dünyayı bir yağlıboya tabloymuuş gibi görürsün doğa ananın özel müzesinden içeri bir adım atarsın ve tarifi mümkünsüz bir güzellik çıkar karşına yani bu hayat devirdaim eden bir yazı turaya yakındır en çok bazen döne havada bazen düşer bir avuca bazen yazı dersin tura gelir hatta bazen tura dersin mesela ama dik gelir hayatın veya kaderin öyle şerefsiz bir tarafı da vardır düzensiz aralıklarla dalga geçer insanla etrafımızdaki her şeyi anlamıyoruz anlamaya çalışıyoruz ama anladığımızla asla yetinmiyoruz aslında iyi bir şey ama anladığımızı da yanlış anlayınca her şey olumsuz bir hal alıyor oysa biraz boşvermiş bilgeliğe sahip olsak hepimiz en azından ufak bir miktar o kadar çok sıkıntının üstesinden geleceğiz ki dönüp ardımıza bakınca biz de inanamayacağız neyse şu an kalabalıkları fazla düşünecek bir ruh halinde değilim daha çok emekli ruh halindeyim ben tekli koltuğuma çömüyorum tarih programı izlerken beni rahatsız etmeyin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder