27 Ekim 2019 Pazar

Bir Şeyi İyi Yapmak Zorunda Değilim

Bugünkü sorunum şu. Çok uzun zamandır varamadığım bir hedefim var. Hedefime varamıyorum çünkü oraya yürümek çok uzun soluklu bir berraklık istiyor. Ve bakın, bu spor yapmaya gitme disiplini gibi bir disiplin istemiyor; öyle olsaydı şimdiye başarılı olurdum. Çünkü spora gitme disiplinim var. Bu başka bir şey. Çizgiyi doğru tutturmak, uzaklaşsam bile doğru noktaya geri dönmek zorundayım. Bu işin geçmişini unutmamak, kaybetmemek zorundayım. Her şeyi zorlaştıran da bu zaten.

Havaların soğuk, puslu ve nemli olduğu gündüzler bu dünyada yaşadığımız ve onu son zerresine kadar tüketmediğimiz sürece var olmaya devam edecek. Böyle gündüzlerde nerede olduğunuz önemli. Eğer Sapanca Gölü kıyılarında bir kahvaltıcıdaysanız böyle havalar daha sinematik, romantik ve hede-hödötik olacaktır. Salonun ortasında yanan soba, demli çay, yünlü kazak vesaire derken acıdan çok tatlı bir his yayılacaktır bünyenize. Ancak aynı havayı İstanbul Pınar Mahallesi'nde minibüs beklerken tecrübe ederseniz böyle havalar Allah'ın belası olacaktır.

Bazen yeryüzünde sanat başlığı altında üretilen ne kadar kitap, müzik, film vesaire varsa hiçbiriyle bağ kuramıyormuşum gibi geliyor. Sanki hiçbiriyle ortak bir şey paylaşmıyorum. Böyle anlar beni üretmeye itiyor.

Yazarken kelimelerimin birbirini tutmadığı oluyor. Sanki kafamda sarı bir bere, üstümde kahverengi bir kazak, altımda turuncu bir eşofman altı ve ayağımda gri bir çift ayakkabı giyiyorum böyle anlarda. Neresinden tutsan elinde kalıyor.

Kimseye bir şeyi haklı çıkarmak zorunda değilim. Kimseye nedenlerimi açıklamak zorunda değilim. Fikirlerimi beyan ederken dili doğru kullanmak zorunda değilim. Birilerine hesap vermek zorunda değilim.

Bugün güzel bir yürüyüşe gideceğim. Yanıma yazacak bir defter ve kalem de alacağım çünkü bugün aklım duracağa benzemiyor.

Bütün bunları demişken, sanırım artık neyi anlatmak istediğimi biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder