23 Aralık 2020 Çarşamba

Huzurunda

Oda küçük, içinde neredeyse hiçbir şey yok; sadece üstü sedirli, kare oluşturan dört bank. Duvarlar tok, turuncuya çalan sarıyla boyanmış ve üstlerinde asılı hiçbir şey yok. Pencereler yok. İçeride yanan birkaç mum odayı mutlak karanlıktan uzakta tutar. Ben yüzüm kapıya dönük olacak şekilde, banklardan birinde otururum. Ellerim bitişik, dirseklerim dizlerimin üstünde, sırtım kambur ve gözlerim kapıda. Beklerim. Derken O girer içeri. Karşıma geçer. Oturmadan önce hoş geldin der. Hayır derim, hoş gelmedim, çünkü gelmedim. Önceden de buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım. Ben gittikten sonra da burada olacağım. İster kırlarda koşayım, ister yatakta yatayım, ister denizde yüzeyim; her zaman burada olacağım. Gülümser. O'na bakarım, uzundur ama yüzüne bakarım, yüzüne bakarım ama yüzünü göremem bir türlü. Tam karşıma oturur. Neden özledin diye sorar; her ne kadar herkes onu gizemli bilse de uygun gördüğü zamanlarda açıktır, usta işi bir ayna kadar berraktır. Seni gönülden arayanlara, sana samimiyetle ihtiyaç duyanlara iyi gelirsin derim. Biraz iyi hissetmeyi istedim derim. Benden medet umanlar umduklarını bulur, ama onlara hiç umduklarını verdiğimi gördün mü der. Vermezsin, takdim edersin. Almak alanın elindedir derim. Kafasını sallar bir yukarı bir aşağı. Peki neden bana geldin iyi hissetmek için, neden insanlar bana gelir iyi hissetmek için diye sorar. Senin hikmetinde, senin yüceliğinde sükunet vardır, huzur vardır, emniyet vardır derim. Ben yek pare sükunet, yek pare emniyet miyim? Değilsin, bizi yoran da sensin, bizi yoran da senin eserindir, ancak şifamız yine senin elindedir. Neden size sadece sükunet, sadece emniyet vermedim? Yaratında birlik olmaz; biri varsa, ötekisi de olacaktır. Şimdi ne yapacaksın? Dinlendim ve demlendim, derin bir nefes alıp yolumda yürüyeceğim. Kalkar. Ayaktayken bana bir kez daha bakar. O gider, ben kalırım ama ben de giderim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder